Geçen seneden beri 31 Ağustos’ta Romen Dil Günü dünya çapında kutlanılıyor. Bu günün vesilesiyle Istanbul ”Dimitrie Cantemir” Romen Kültür Merkezi olarak Romanya’nın 20. yüzyılda yetiştirdiği en önemli şairlerden biri olan Nichita Stănescu’nun şiirlerini sizlere sunmaktan mutluluk duyarız. Romence’den çerviriler Semra Selim, Sunia Acmambet ve Erkut Tokman’a aittir.
NICHITA STĂNESCU:
31. Mart 1933’de Ploeşti’de doğdu. 1952 yılında Bükreş üniversitesi filoloji fakültesine girdi. 1957-1960 yılları arasında “Gazeta Literara” da redaktör olarak çalıştı. 1960 yılında ilk şiir kitabı “ Sensul iubirii”(Akş duygusu) yayınladı.1969 yılında Fillandiya, İtalya ve Fransa’yı ziyaret etti. 1975 yılında uluslararası “Herder” şiir ödülünü kazandı. 1960-1970 yılları arasında gelişen Romen neo-modernizminin öncüsü oldu. 1978 yılında yayınladığı “Epica Manga” adlı şiir kitabı ile Mihai Eminescu’nun da kazandığı Romen Akademisi Büyük ödülünü kazandı. 1980 yılında İşveç bilim akademisi tarafından Elitis, Frisch, Senghor ve Borges’le birlikte Nobel Edebiyat ödülüne aday gösterildi. 20. yüzyıl Romen şiirinin en önemli temsilcisi olan şair 13 Aralık 1983 yılında hastalanarak öldü.
İyi ki varsın
Varlığımın bir hadisesidir,
Ve o zaman içimdeki mutluluk
Benliğimden güçlü, kemiklerimden de güçlü
Bir kucaklamada onları öğütür gibi
Her zaman acıtarak, her defasında harika
Sohbet edelim, konuşalım, kelimeler telafüz edelim,
Uzun, cam gibi,
sıcak deltayı nehirden ayıran, geceyi gündüzden
bazaltı bazalt taşından ayıran yongalar gibi.
Mutluluk, götür beni, yukarıya çıkar ve
Şakaklarımı yıldızlara çarp, uzamış dünyam
Bir sütuna veya başka bir şeye dönüşene kadar,
Daha da yüksek ve daha da erken.
İyi ki varısın, varoluşum bir mucize!
İki ayrı şarkı, çarpışarak karışarak,
Birbirini hiç görmeyen iki renk gibi,
Biri yerlerde, yeryüzüne dönmüş,
Öteki ise çok yukarıda, neredeyse kopmuş
Titrek, benzersiz
Var olmanın mucizesi, var olmamın hadisesinin mücadelesinde.
Ce bine că eşti
E o întâmplare a fiinţei mele
şi atunci fericirea dinlăuntrul meu
e mai puternică decât mine, decât oasele mele,
pe care mi le scrâşneşti într-o îmbrăţişare
mereu dureroasă, minunată mereu.
Să stăm de vorbă, să vorbim, să spunem cuvinte
lungi, sticloase, ca nişte dălţi ce despart
fluviul rece în delta fierbinte,
ziua de noapte, bazaltul de bazalt.
Du-mă, fericire, în sus, şi izbeşte-mi
tâmpla de stele, până când
lumea mea prelungă şi în nesfârşire
se face coloană sau altceva
mult mai înalt şi mult mai curând.
Ce bine că eşti, ce mirare că sunt!
Două cântece diferite, lovindu-se amestecându-se,
douâ culori ce nu s-au văzut niciodată,
una foarte de jos, întoarsă spre pământ,
una foarte de sus, aproape ruptă
în înfrigurata, neasemuită luptă
a minunii că eşti, a-ntâmplării că sunt.
Sözler/ Versuri: NICHITA STĂNESCU
Çeviren/ Traducător: Semra Selim
Yabanileştirme
Çok siyahtan, beyazlamıştım
Çok güneşten, karanlık çökmüştüm
Çok yaşamdan, çok ölmüştüm,
Rüyadan kendimi bulmuştum
Bir çember meydana getirmek için
Sen bütün kendinle gel
Kendimle kendim olmak için
Sen sensiz gel
O, doğ, doğ, doğ
Benim cehennemimde bir cennet
O, kal, kal kal
Avucumu çivile
Etten haça
İnsanlar uykuya daldıklarında.
Dezîmblânzirea
De mult negru mă albisem
De mult soare mă-nnoptasem
De mult viu mă mult murisem
Din visare mă aflasem
Vino tu cu tine toată
Ca să-ntruchipăm o roată
Vino tu fără de tine
Ca să fiu cu mine, mine
O, răsai, răsai, răsai
Pe infernul meu, un rai
O, rămâi, rămâi, rămâi
Palma bate-mi-o în cui
Pe crucea de carne
Când lumea adoarme.
Sözler/ Versuri: NICHITA STĂNESCU
Çeviren/ Traducător: Sunia Acmambet
Anımsama
Bir idealin gölgesi gibi güzeldi
Sırtı çocuk teni gibi kokuyordu
Taze öğütülmüş bir taş
Ölü bir dilin haykırışı gibi.
Nefes gibi bir ağırlığı da yoktu.
Büyük gözyaşlarıyla gülen ve ağlayan
Barbarların ziyafetlerinde nam salmış
Tuz gibi yakıcıydı.
Bir düşüncenin gölgesi gibi güzeldi
Suların arasında o sadece topraktı.
Evocare
Ea era frumoasă ca umbra unei idei, -
a piele de copil mirosea spinarea ei,
a piatră proaspăt spartă
a strigăt dintr-o limbă moartă.
Ea nu avea greutate, ca și respirarea.
Râzândă şi plângândă cu lacrimi mari
era sărată ca sarea
slăvită la ospețe de barbari.
Ea era frumoasă ca umbra unui gând.
Între ape, numai ea era pământ.
Sözler/ Versuri: NICHITA STĂNESCU
Çeviren/ Traducător: Erkut Tokman
Mart ayında yağmur
Cehennemlik bir yağmur vardı,
Ve biz terasaralarında sevişiyorduk.
Gökyüzünün penceresinden, oval bulutlar
Mart ayında dökülüyorlardı.
Odanın duvarları huzursuzdu,
Tebeşir çizimler altında.
Gönüllerimiz somut bir dünyada
Görünmeden dans ediyorlardı.
Kanatlarına yağmur yağacak derdin,
Zamanın içinde, yeryüzüne küreler yağıyor
Bir şey olmaz, Lorelei derdim,
Benim uçuşum yağmakta, tüylerimle.
Ve yükseliyordum. Dünyada odamı
Nereye bıraktığımı bilmiyordum.
Arkamdan bağırıyordun: cevap ver, cevap ver,
Kim daha güzel: İnsanlar mı? Yağmur mu?
Cehennemlik bir yağmur vardı, delicesine bir yağmur.
Ve biz terasaralarında sevişiyorduk
O Mart ayının asla bitmesini istemezdim.
Ploaie în luna lui Marte
Ploua infernal,
şi noi ne iubeam prin mansarde.
Prin cerul ferestrei, oval,
norii curgeau în luna lui Marte.
Pereţii odaii erau
neliniştiţi, sub desene în cretă.
Sufletele noastre dansau
nevăzute-ntr-o lume concretă.
O să te plouă pe aripi, spuneai,
plouă cu globuri pe glob şi prin vreme.
Nu-i nimic, îţi spuneam, Lorelei,
mie-mi plouă zborul, cu pene.
Şi mă-nălţam. Şi nu mai stiam unde-mi
lăsasem în lume odaia.
Tu mă strigai din urmă: răspunde-mi, răspunde-mi,
cine-s mai frumoşi: oamenii?... ploaia?...
Ploua infernal, ploaie de tot nebunească,
şi noi ne iubeam prin mansarde.
N-aş mai fi vrut să se sfârşească
niciodată-acea lună-a lui Marte.
Sözler/ Versuri: NICHITA STĂNESCU
Çeviren/ Traducător: Semra Selim
Tarlada Ay
Sol elimle yüzünü bana doğru çevirdim,
uyuyan ayvaların çadırı altında
ve bakışlarımı senin gözlerinden koparabilirsem
akşamın seması ela gibi gelir bana.
Dalların arasından ince avcıların,
atların koşusunda kemerli aslanlarda
yaylarını nasıl incelttiklerini, ayırt ediyorum gibi gelir bana.
O, sol elini onlara doğru uzat.
ve besisuyu içindeki ayın altında
zamanla açıklarda başı boş gezen hızlı atlara çıkarak
dalların yaktığı
ahşaptan ince şekillerini sen söndür.
Ben gözlerine bakıyorum ve etraftaki ağaçlar siliniyor
Gözlerinde ayla beraber yansıyorum
… ve bakarak, bizi kirpiklerinde ezebilirsin
fakat yüzünü, sol kolumun üzerine çeviriyorum.
Lună în câmp
Cu mâna stângă ţi-am întors spre mine chipul,
sub cortul adormiţilor gutui
şi de-aş putea să-mi rup din ochii tăi privirea,
văzduhul serii mi-ar părea căprui.
Mi s-ar părea că desluşesc, prin crenge,
zvelţi vânători, în arcuiţii lei
din goana calului, cum îşi subţie arcul.
0, tinde-ţi măna stângă catre ei
şi stinge tu conturul lor de lemn subţire
pe care ramurile i-au aprins,
suind sub luna-n seve caii repezi
ce-au rătăcit cu timpul, pe întins.
Eu te privesc în ochi şi-n jur să şterg copacii
În ochii tăi cu luna mă răsfrâng
... şi ai putea, uitând, să ne striveşti în gene
dar chipul ţi-l întorn, pe braţul stâng.
Sözler/ Versuri: NICHITA STĂNESCU
Çeviren/ Traducător: Sunia Acmambet
ŞİİR SANATI*
Şiir sanatı ağlayan bir gözdür.
Ağlayan bir omuzdur,
Omuzun ağlayan gözüdür.
Ağlayan bir eldir,
Ellerin ağlayan gözüdür.
Ağlayan bir diken,
Topukların ağlayan gözüdür.
Ah, siz dostlarım,
Şiir sanatı gözyaşı değildir
Ağlayışın ta kendisidir,
Keşfedilmemiş gözün ağlayışı,
Güzel olması gereken birinin,
Mutlu olması gereken birinin,
Gözünün yaşı.
POEZIA
Poezia este ochiul care plânge.
Ea este umărul care plânge,
ochiul umărului care plânge.
Ea este mâna care plânge,
ochiul mâinii care plânge.
Ea este ţapa care plânge,
ochiul călcâiului care plânge.
O voi, prieteni,
poezia nu este lacrimă
ea este însuşi plânsul,
plânsul unui ochi neinventat,
lacrima ochiului
celui care trebuie să fie frumos,
lacrima celui care trebuie să fie fericit.
Çevirmenin Notu:
* Şairin 1969 yılında yayınlanan “Necuvintele”/ “Dile getirilemeyen” adlı kitabından
alınmıştır. Kitap aynı yıl Romen Yazarlar Akedemisi Büyük ödülünü kazanmıştır.
Sözler/ Versuri: NICHITA STĂNESCU
Çeviren/ Traducător: Erkut Tokman
Sonbahar hissi
Sonbahar geldi, kalbimi bir şeylerle ört,
Bir ağacın gölgesiyle ya da daha iyi senin gölgenle
Bazen seni göremeyeceğimden
Bulutlara kadar keskin kanatlarım çıkacağından korkuyorum,
Yabancı bir gözde saklanacağından
Ve o da bir pelin otu yaprağı ile kapanacağından.
O zaman taşlara yaklaşarak susuyorum,
Kelimeleri alıp onları denizde boğuyorum
Islık çalarak ayı doğurup, onu
Büyük bir aşka dönüştürüyorum
Emoţie de toamnă
A venit toamna, acopera-mi inima cu ceva,
cu umbra unui copac sau mai bine cu umbra ta.
Mă tem că n-am să te mai văd, uneori,
că or să-mi crească aripi ascuţite până la nori,
că ai să te ascunzi într-un ochi străin,
şi el o să se-nchidă cu o frunză de pelin.
Şi-atunci mă apropii de pietre şi tac,
iau cuvintele şi le-nec în mare.
Şuier luna şi o răsar şi o prefac
într-o dragoste mare.
Sözler/ Versuri: NICHITA STĂNESCU
Çeviren/ Traducător: Semra Selim
Sarılma
Birbirimizi fark ettiğimizde, aramızdaki hava,
onu kat etmesine izin verdiği
umursamaz ve çıplak ağaçların görüntüsünü
Aniden attı.
Oh, isimlerimizle hitap ederek
birbirimize doğru fırladık ve o kadar hızlı ki,
zaman göğüslerimizin arasında yassılaştı
ve darbe yemiş saat, dakikalara bölündü.
Seni kucağımda saklamak isterdim
aynen, tekrarlanmayan ölümleriyle yarışan,
çocukluğumun bedenini tuttuğum gibi.
Ve isterdim, sana kaburgalarımla sarılmayı.
Îmbrăţişarea
Când ne-am zărit, aerul dintre noi
şi-a aruncat dintr-o dată
imaginea copacilor, indiferenţi şi goi,
pe care-o lasă să-l străbată.
Oh, ne-am zvârlit, strigându-ne pe nume,
unul spre celălalt, şi-atât de iute,
că timpul se turti-ntre piepturile noastre,
şi ora, lovită, se sparse-n minute.
Aş fi vrut să te păstrez în braţe
aşa cum ţin trupul copilăriei, întrecut,
cu morţile-i nerepetate.
Şi să te-mbrăţişez cu coastele-aş fi vrut.
Sözler/ Versuri: NICHITA STĂNESCU
Çeviren/ Traducător: Sunia Acmambet
Sorular
Kusursuz bir anda mı yaşıyoruz?
Yaşamak zaman mıdır?
Zaman anlamadığımız her şey midir?
Zaman olmadığımız her şey midir?
Orada başka hiçbir şeyin olmadığı yerde zaman var mıdır?
Zaman olmadan da var mıdır?
Zaman Tanrının kendisi midir?
Kalbim zamanın içinde mi atıyor?
Sesler, kokular
Dokunuş, tat, bakış
Zamanın şekilleri midir?
Zaman çalışmaya mı bağlıdır?
Zaman sözcüklere mi bağlıdır?
Düşünceler zaman mıdır?
Zaman Tanrının kendisi midir?
Olmak zaman mıdır?
Sahiplenmek zaman mıdır?
El saati de olsa, cep saati de olsa
Duvar saati de…
Saatler bizim kiliselerimizdir
Bilgi almayı diliyoruz
Bir kadrana yazılmış onların vuruşlarından …
Întrebări
Trăim un prezent pur?
A trai inseamna timp?
Timpul este tot ceea ce nu înţelegem?
Timpul este tot ceea ce nu suntem noi?
Există timp acolo unde nu este nimic altceva?
Timpul este fără să fie?
Timpul este însuşi Dumnezeu?
Inima mea bate în timp?
Sunetele, mirosurile,
pipăitul, gustul, vederea
sunt chipuri ale timpului?
Timpul este legat de lucruri?
Timpul este legat de cuvinte?
Gândurile sunt timp?
Timpul este însuşi Dumnezeu?
A fi, înseamnă timp?
A avea, înseamnă timp?
Ceasurile sunt bisericile noastre
de mână sau de buzunar,
de perete...
Ne rugăm luând cunoştinţa
de bataia lor înscrisă pe cadrane...
Sözler/ Versuri: NICHITA STĂNESCU
Çeviren/ Traducător: Erkut Tokman